SUNUŞ
2010 yılının son günlerinde Tunus’ta başlayan ve dalga dalga yayılarak Kuzey Afrika ile Orta Doğu’yu büyük oranda etkisi altına alan “Arap Baharı” süreci, 2011 yılının Mart ayı itibarıyla güney komşumuz Suriye’ye de sirayet etmiştir. Suriye halkının ülkenin çeşitli bölgelerinde refah, özgürlük ve demokrasi talepleri ile büyük bir toplumsal hareket başlatması, tahmin edileceği üzere otoriter Esed Rejimi tarafından rejimin devamı için büyük bir tehdit olarak görülmüştür. Dolayısıyla rejim, protesto gösterilerini silah zoruyla bastırma yoluna girmiş, zorla bastırılmak istenen halkın öfkesi daha da büyümüş ve nihayetinde rejimin zorbalığı iç savaşın fitilini ateşlemiştir. Esed rejimi, iç savaş esnasında kendi halkına karşı kimyasal silah kullanarak kitlesel ölümlere sebep olmak gibi insanlığa karşı suç statüsünde yer alan uygulamalara dahi imza atmıştır.
Rejimin iktidarını korumak pahasına şiddeti körüklemesi, meseleyi Suriye’nin iç sorunu olmaktan çıkarmış; Suriye’deki durum kısa sürede küresel bir sorun olarak uluslararası gündemin ilk sıralarına yerleşmiştir. Birleşmiş Milletler inisiyatifi ve uluslararası aktörlerin devreye girerek rejime karşı bir cephe oluşturulması girişimleri bu süreçte başlatılmıştır. Esed rejimi, çok geçmeden karşısında sadece Suriye halkından ibaret olmayan, büyük bir cephe ile karşı karşıya kalmıştır.
Rejim, iktidarını korumak derdine düştüğü için ne insan haklarını ne de ülke sathında devlet otoritesini önemsemiş; engellenemeyen otorite boşluğu, birçok terör örgütünün neşet etmesi ve palazlanması için uygun bir ortam meydana getirmiştir. Suriye’nin birçok bölgesi başta PKK ve DEAŞ olmak üzere çeşitli terör örgütlerinin yuvalandıkları ve eylem gerçekleştirdikleri bir sahaya dönüşmüştür. Sözkonusu terör örgütlerinin tek hedefi, otorite boşluğunu fırsat bilip Suriye toprakları üzerinde hakimiyet elde etmekle sınırlı kalmamış, bu örgütler Suriye topraklarını üs olarak kullanarak Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelik de ciddi terör eylemleri gerçekleştirmiştir. Çeşitli uluslararası aktörlerden aldığı desteklerle güçlenen ve Suriye’de geniş alanları kontrol ederek Türkiye’yi de doğrudan hedef alan terör örgütleri, ülkemizin en önemli millî güvenlik sorunlarından birisi olarak öne çıkmıştır. Bu örgütler bir taraftan Türkiye Cumhuriyeti’nin bekâsını ve Türk milletinin birliğini tehdit ederken, diğer taraftan da Türkiye’ye yönelik düşmanlığın etkili bir aracı hâline getirilmek istenmiştir. Eş zamanlı olarak iç çatışma kaynaklı göç, Suriye’nin diğer komşularıyla birlikte ve fakat en çok Türkiye’ye doğru ve Türkiye’yi etkileyecek şekilde hızla artmıştır. Tüm bunlar yaşanırken, Esed Rejimi şehirleri kuşatma altına almaya, okulları, hastaneleri, camileri bombalamaya, demokratik taleplerle barışçıl gösteri yapanlara karşı aşırı şiddet kullanmaya, silahlı çeteleri ve ordu birlikleri vasıtasıyla kendi halkına silah doğrultmaya devam etmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti bu zor dönemde bir taraftan Suriye halkının yanında durmuş, diğer taraftan da Suriye’yi mesken tutan terör örgütleri ile uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını kullanmak suretiyle mücadele etmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 2016’dan bugüne kadar gerçekleştirdiği askerî harekâtlar ile Suriye’nin kuzeyinde hatırı sayılır bir alan terörden arındırılmış, Türkiye sınırında bir güvenli bölge oluşturulmuştur. Bu başarının 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında yapılabilmesi de Türk Silahlı Kuvvetlerinin gücünü göstermesi bakımından ayrıca anlamlı ve önemli olmuştur.
Uluslararası aktörlerin devreye girdiği bir dönemde Türkiye, Suriye krizinin çözümü ile ilgili olarak, bölgesel aktörlerle birlikte inisiyatifler gerçekleştirmiştir. Bugün geldiğimiz noktada; Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi ile demokrasisi güçlenen ve etkin bir icra kabiliyeti kazanan Türkiye, hem dış siyasetini hem de terörle mücadelesini daha sağlam adımlarla sürdürmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin çok yönlü kapasitesinin artması, yerli ve millî savunma sanayi ürünlerinin envantere girmesi ve kullanımına başlanması, özellikle İHA/SİHA gibi yeni araçların devreye sokulması, ilgili kurumlar arasındaki koordinasyon kapasitesinin güçlenmesi, hukukî altyapının uygun hâle getirilmesi ve siyasî kararlılık, Türkiye’nin Suriye siyasetinde ve Suriye kaynaklı terörle mücadelede yeni bir safha başlatmıştır. Suriye kaynaklı göç önemli bir sorun olmaya devam ederken ekonomik ve sosyal maliyetleri azaltıcı tedbirlerin yanında güvenli alanların oluşturulması ile birlikte Suriyelilerin kendi vatanlarına dönmelerine yönelik eğilimin hızlanması temel politika olarak gündeme gelmiştir.
Türkiye, egemenlik haklarının korunması, milletimizin huzur ve güvenliğinin temin edilmesi ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması temel ilkeleri doğrultusunda ve uluslararası hukuk çerçevesinde politikalarını belirlemektedir. Bölgesel istikrarın ana tehditlerinden olan Suriye krizindeki gelişmeler şüphesiz Türkiye’yi yakından ilgilendirmektedir. 911 km kara sınırına sahip olduğumuz Suriye’nin içinde bulunduğu krizin etraflıca ele alınması, bölgesel-küresel plan ve perspektiflerin ortaya konulması, akademik çözüm önerilerinin sunulması, Türkiye Cumhuriyeti’nin verdiği mücadelenin ehemmiyeti ve politikaların geliştirilmesi bakımından büyük önem taşımaktadır.
Türk Akademisi Siyasî Sosyal Stratejik Araştırmalar Vakfı (TASAV) olarak, Suriye krizini derinlikli bir şekilde ele alan bir çalışma yapılmasının gerekli olduğu kanaatiyle, meseleyi bilimsel esaslara göre tüm boyutlarıyla incelemeyi, gelişmeleri Türkçe bakış açısıyla değerlendiren bir anlayışla ele almayı amaçladık. Bu düşüncelerden hareketle, Dr. Cemil Doğaç İPEK’in editörlüğünde, Suriye krizini, Türkiye’ye yönelik Suriye kaynaklı terör tehditlerini ve ülkemizin terörle mücadelesini, Suriye krizinin aktörler ve temalar bazında derinlemesine analiz edilmesini ve millî bir bakış açısıyla krizin çözümüne katkı verebilecek siyaset tavsiyelerinin sunulmasını amaçlayan “Suriye Krizi: Bölgesel Dinamikler ve Küresel Yansımalar” başlıklı bu kitabı hazırladık.
Kitapta; Suriye’deki hadiselerin uluslararası hukuk boyutu, krize taraf olan devletlerin yaklaşımları ile taktik ve stratejileri, Suriye’deki muhalif yapılanmalar, krize diplomatik çözüm arayışları, krizin ekonomik ve enerji-politik boyutları, Türkiye’nin askerî harekâtları ile bölgede mücadele ettiği terör örgütleri, terör örgütlerinin fikrî zeminleri, öne çıkan taktikleri ve tarihî serüveni ile Türkiye’nin bu alandaki tecrübesi bütün boyutlarıyla ele alınmış, istatistiksel verilerle desteklenmiştir. Bu kapsamlı çalışmayla, Suriye kriziyle alakalı bölgesel ve küresel aktörlerin etraflıca analiz edilmesi, krize ilişkin uluslararası girişimler ile Türkiye’nin Suriye kaynaklı terörle mücadelesine dikkat çekilmesi, siyaset yapıcılara akademik çerçeveden katkı sağlanması hedeflenmiştir.
Referans bir eser olacağına inandığımız bu kitap, alanlarında temayüz etmiş Prof. Dr. Yonca İldeş, Prof. Dr. Mehmet Emin Çağıran, Prof. Dr. Oktay Fırat Tanrısever, Doç. Dr. Buğra Sarı, Doç. Dr. Halil Burak Sakal, Dr. M. Bora Sanyürek, Dr. Kürşad Korkmaz, Dr. Mehmet Şahin, Dr. Murat Çelik, Dr. Gökhan Tekir, Dr. Koruhan Fayganoğlu, Dr. Aytekin Cantekin, Dr. Serdar Kesgin, Yunus Can Şenol, Bilgay Duman, Ahmet Cülük, Şerife Akıncı, Ömer Faruk Kocatepe, Selim Han Yeniacun, Hüseyin Faruk Şimşek, Aylin Mercan ve Mehmet Çağatay Güler’den oluşan güçlü bir akademik kadronun çok kıymetli bilimsel çalışmalarıyla hazırlanmıştır.
“Suriye Krizi: Bölgesel Dinamikler ve Küresel Yansımalar” adlı bu kitabın okuyucu ve araştırmacılara yararlı olması dileğiyle, başta Dr. Cemil Doğaç İpek olmak üzere isimlerini zikrettiğimiz kıymetli bilim insanlarına ve TASAV çalışanlarına, kitabın hazırlanması ve yayınında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
İsmail Faruk AKSU
TASAV Başkanı
İÇİNDEKİLER
İSMAİL FARUK AKSU
Sunuş
CEMİL DOĞAÇ İPEK
Giriş
MEHMET EMİN ÇAĞIRAN
Suriye Krizi ve Uluslararası Hukuk: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Perspektifinden Bir Değerlendirme
KORUHAN FAYGANOĞLU
Suriye’deki Muhalif Yapılar ve Kaynak Sağlayıcı Ülkelerin/Örgütlerin Ağ Düzenekleri Çerçevesinde Güç ve Bağımlılık İlişkileri
BUĞRA SARI
Bölücü Terör Örgütü PKK’nın Suriye Kolu: PYD/YPG
MEHMET BORA SANYÜREK & ÖMER FARUK KOCATEPE
El-Kaide’den Türeyen ve Suriye Krizine Etki Eden İki Terör Örgütü: DEAŞ ve El-Nusra
YUNUS CAN ŞENOL
Türkiye’nin Terörle Mücadelesi: Suriye’deki Askerî Harekâtlar
AHMET CÜLÜK
Suriye Krizinde Diplomatik Çözüm Arayışları: 2011-2021
ŞERİFE AKINCI
İç Savaş ve Sezar Yaptırımları: Suriye Ekonomisinin Değerlendirilmesi
MEHMET ÇAĞATAY GÜLER
Suriye’nin Su ve Enerji Jeopolitiği: 2011 Öncesi ve Sonrası Mukayesesi
SERDAR KESGİN
Doğu Akdeniz Jeopolitiği Perspektifinden Suriye Krizini Okumak
YONCA İLDEŞ
Geçmişten Günümüze Türk Dış Politikasında Suriye
HALİL BURAK SAKAL & OKTAY FIRAT TANRISEVER
Rusya’nın Suriye Krizine Dair Siyaseti ve Türk-Rus İlişkilerine Etkileri
KÜRŞAT KORKMAZ
2011 Arap Baharı Sonrası ABD’nin Suriye Politikası ve Stratejisi
MEHMET ŞAHİN
Normatif Güç ve Güç Kapasitesizliği Arasında AB-Suriye İlişkileri
GÖKHAN TEKİR
Perde Arkasında ve Aktif: Çin Halk Cumhuriyeti’nin Suriye Krizine Yaklaşımı
AYTEKİN CANTEKİN
Bölgesel Güvenlik ve Dengeleme Arayışında Körfez Ülkelerinin Suriye Krizine Yaklaşımı
MURAT ÇELİK
Suudi Arabistan’ın Suriye’deki Siyasî Hedeflerine İlişkin Bir Gelecek Öngörüsü
HÜSEYİN FARUK ŞİMŞEK
İran’ın Suriye Stratejisi: Nüfuz, Caydırıcılık ve Devlet Dışı Aktörler
SELİM HAN YENİACUN
Levant’ta Arap Baharının Seyri: İsrail’in Suriye Krizindeki Pozisyonu
BİLGAY DUMAN & AYLİN MERCAN
2011 Sonrası Irak’ın Suriye Politikası: Savaş Stratejisi, Kriz Yaklaşımı ve Ülkeye Yansımaları
CEMİL DOĞAÇ İPEK
Sonuç Yerine: Suriye’nin Geleceği, Göç ve Güç Dengeleri, Türkiye ve Türkmenler