İnternetin ve bilgisayarın hayatımızdaki yerini artık sorgulamıyoruz. Yoğun bir kullanım ile karşı karşıyayız. Aranılan her bilgiye de internetten ulaşıyoruz. “Neden bu kadar kolay?”,” Karşılıksız mı?” kendi içimizden bir soralım ve tersten düşünelim: “Ya biz de bilgi isek?”
Yer küredeki toplam bilgi miktarı çok hızlı şekilde büyüyor. IDC’nin yaptığı bir araştırmaya göre 2016’da üretilen veri 16 zetabayt (10’un 21'inci kuvveti, trilyon tane gigabayt) iken 2025’te dünyada üretilecek veri miktarı 163 zetabayta ulaşacak. Peki, bu veriler neler? Aslında yaşam içerisinde sayısal olarak veri üreten her türlü kişi, cihaz ve sistemlerin ürettiği veriler. Örneğin bizim arama motorlarındaki aramalarımız, yazdığımız bir makale, çocuğumuzun doktor raporu, anketler, banka tarihçemiz, meteoroloji ölçümleri, aracımızın beyninin tuttuğu kayıtlar, mobil uygulamalardaki kullanımlarımız, sosyal medya paylaşımlarımız…
Bu noktada ise “Büyük Veri” (Big Data) kavramı alanda yerini almaya başladı. Bundan önce veri kendi içinde “yapısal” olarak anılıyorken, Büyük Veri ise çoklukla “yapısal olmayan” bir veriyi işaret ediyor. Örneğin kredi kartı harcamaları, tarih, yer, miktar gibi yapısı belirli bir biçimde iken, büyük veride farklı biçimlerde yüzlerce veriden bahsediyoruz. Örneğin benim bir günüm; epostalar, telefon konuşmaları, harcamalar, ürettiğim bilgiler ve fikirler, seyahatlerim, sosyal paylaşımlarım gibi birçok çeşitte ve biçimde veriden oluşuyor. Bunların hepsini yapısal olmayan bir siloya koyduğunuzda büyük veri haline geliyor.
Büyük veri, beş ana belirteç ile (5V) tanımlanabiliyor. Yüksek hacim, yüksek çeşitlilik, yüksek hızda üretim, karmaşıklık/doğrulamaya ihtiyaç duyması, değere dönüştürülebilir olması. Bu veriyi depolama, transfer etme, işleme, özetleme ve benzeri işlemlerin tamamı da “Büyük Veri” deyince anlatılan kavram içinde yer alıyor.
Şu an çoğunlukla, para eden yani bir işe konu olan veriler büyük veri olarak depolanırken artık büyük veri hayatımızı doğrudan etkileyen, hayatımız için kritik olabilecek verileri içerir hale geliyor.
Büyük verinin nerelerde kullanılabileceğine birkaç örnek verelim.
– Google tarafından yapılan bir çalışmada ABD’de grip hastalığının hangi bölgelerde ne yoğunlukta yayıldığı, tüm bölgelerde 45 farklı anahtar kelime ile yapılan internet aramalarından çıkarılabiliyor.
– Sosyal medya, internet erişimi ve alışveriş kayıtlarından, bir kadının hamile olup olmadığının anlaşılabilmesi ve hamilelere yönelik reklamlar mümkün olabiliyor.
– Yine internet ve sosyal medya paylaşımları, bulundukları alanlar, telefon bağlantıları, internet bağlantıları, alışverişleri gibi farklı çeşitlilikte veriler bir araya getirildiğinde terörist kişilere ulaşmak mümkün olabilir.
– Bir marketin müşterilerinin satın alma tarihçeleri, hafta sonu alışveriş yapan müşterilerin tercihleri, müşterilerin sosyal medya paylaşımları veya internet aramaları gibi birçok veri ile müşterilere özel hafta sonu kampanyaları üretilebilir.
– Bir kişinin sağlık kayıtları, karıştığı adli olaylar, ödeme performansı, aldığı trafik cezaları, otomobil kullanım karakterini ölçen konumlama sistemi verileri, sosyal medyadan ölçülebilen mutluluk derecesi ve akıllı saatimizdeki vücut hareketliliği kayıtlarının bir araya getirildiği büyük veri, sigorta primlerinin hesabında kullanılabilir.
– Kimseye birebir anket yapmadan bir bölgede sadece sosyal medya paylaşımları, internet konumlaması, internet aramaları ve okunan yazarlara bakılarak tahmini oy ortaya konabiliyor.
– Ülkenin tamamındaki enerji ihtiyacı, hidroelektrik, güneş ve rüzgâr potansiyelinin kestirimi ile ertesi gün ne kadar enerjinin üretilmesi gerektiği ve ne kadarının hidroelektrik, rüzgâr, güneş santrallerinden, ne kadarının doğalgaz ve kömür santrallerinden üretileceğinin belirlenmesi sağlanabilir.
Yazımın ilk cümlesinde dediğim gibi internet ve bilgisayarın hayatımızdaki yerini artık sorgulamıyoruz. Acaba artık tam tersine döndük de büyük verinin hayatında biz mi yer alıyoruz? Bu sorunun cevabı ise ülke olarak bu akımın ne kadarını yönetebildiğimiz ile ilgili olacaktır.
Not: Bu makale ilk olarak 07 Kasım 2018 tarihli Türkgün Gazetesi'nde yayınlanmıştır.