Kürtler ve Ortadoğu’nun Kaderi (The Kurds and the Destiny of the Middle East)

Kürtler ve Ortadoğu’nun Kaderi (The Kurds and the Destiny of the Middle East)

Yazdır Çalışmayı İndir (PDF)

Sunuş

Düşünce kuruluşlarının rolleri ve ifa ettikleri fonksiyonlar yaklaşık son on yıldır dünyada büyük tartışma konusu olmaktadır. Türkiye de bu tartışmalardan beri değildir. Bu tartışmaların temel odaklarından birisi, devletler/hükümetler ile düşünce kuruluşları arasındaki simbiyotik ilişkidir. Bir görüşe göre, devletler düşünce kuruluşlarını yönlendirmekte, onlara hazırlayacakları çalışmaların yön ve niteliği konusunda fikir empoze etmektedir. Diğer bir görüşe göre ise, özellikle güçlü çıkar gruplarının haklarını savunmak üzere kurulan ve onlar tarafından finanse edilen bu kuruluşlar, devletlerin politika oluşturma süreçlerinde yön tayin edici bir rol oynamaktadır. Sayıları binlerle ifade edilen ve çok büyük çeşitlilik arz eden düşünce kuruluşları için genellemeci bir yaklaşımda bulunmak doğru değilse de, yukarıda anahatları sunulan her iki görüşün de bu kuruluşlar için bir dereceye kadar doğru olduğunu söylemek mümkündür. Bu kuruluşlar, politika yapımı süreçlerine sundukları katkılar sebebiyle devlet(ler)le iki yönlü bir ilişki içerisindedirler. Kimi zaman bu kuruluşlar hazırladıkları özgün çalışmalarla devleti yönlendirmekte, kimi zaman da devletin yönlendirmesiyle çalışmalar yürütmektedirler.

ABD’deki RAND isimli düşünce kuruluşu söz konusu olduğunda, bu iki yönlü güçlü ilişki daha belirgin hâle gelmektedir. Sivil ve askerî istihbaratta çalışmış, dışişleri başta olmak üzere kritik bürokratik mekanizmalarda görev yapmış parlak kişileri bünyesinde toplayan bu kuruluş, hazırladığı raporlarla özellikle 1990’larda ve 2000’lerin başında ABD politikalarını derinden etkilemiştir. Bu kuruluşun özellikle 1990’larda yayınladığı raporların ABD’nin dünyayı dizayn etme yönündeki çabalarına ışık tuttuğu, zaman zaman da ilham verdiği, ayrıca operasyonlara bilimsel temel (!) sunma ve sosyo-psikolojik olarak kamuoyunu hazırlama işlevlerini ifa ettiği bilinmektedir. CIA’deki üst düzey görevleri sebebiyle RAND’ın en popüler ve tartışmalı simâlarından olan Graham E. Fuller’in yazdığı “Kürtler’in ve Ortadoğu’nun Kaderi” isimli rapor, geçmişte parça parça Türk yazarlar tarafından alıntılanmış olması hasebiyle, okuyucuya bir miktar tanıdık gelebilecek pasajlar içermektedir. Bununla birlikte, yirmi yıl önce kaleme alınmış olan bu raporun tamamının Türkçe çevirisi, okuyucuların bölgesel gelişmeleri değerlendirmelerine önemli katkı sağlayacaktır.

Mısır’da son derece ilginç gelişmelerin vuku bulduğu bir aşamada okuyucunun dikkatine sunulan bu rapor, sadece Türkiye’de son on yıldır adım adım ilerletilen “açılım hamleleri”nin nasıl bir teorik arkaplana yaslandığının anlaşılmasına değil, Ortadoğu’da son birkaç yıldır süregiden sancılı döneme yönelik fotoğrafın netleşmesine de yardımcı olacaktır. Her ne kadar raporda son derece diplomatik ve örtük göndermelerle yer alsa da, bazı hususların nasıl sağlam bir politik çerçeveye oturtulduğunun ve bir yol haritasına büründürüldüğünün fark edilmesi mümkündür; bunun için ihtiyaç duyulan tek şey, dikkatli bir okuma ve sağduyulu bir tahlil kabiliyetidir. Sadece bir örnek olması bakımından şu husus vurgulanabilir ki, raporda geçen “Fakat uzun vadede, Kürt siyasî gelişimi farklı bir görünüm kazanmaya başlayabilir. Muktedir güçler Kürtler’in siyasî ortamlarının dönüşümünü ortaya koyan (ulusal, bölgesel, uluslararası) bir çalışma içindeler” cümlesinin telmih ve çağrışımları dikkat çekicidir. Raporun bundan tam 20 yıl önce yazılmış olduğu gözönüne alındığında, o tarihte yazılanların hayata geçirilmesi için nasıl sabırlı bir strateji izlendiğinin tespiti, okuyucunun raporu okuduktan sonra yapacağı kişisel değerlendirmelerle çok daha kolay olacaktır.
Diğer taraftan, yazara ait birçok tespit ve değerlendirmenin; ilmî, tarihî, siyasî ve sosyal gerçeklik bakımından doğruluğu savunulamaz ve Vakfımız tarafından asla kabul edilemez hususlar içermekte olduğunu da belirtmek gerekecektir.

Türkiye ve Ortadoğu’da sıcak gelişmelerin yaşandığı bir dönemde, bölge jeopolitiği ve siyasî yakın tarihe dönük hatırlatma ve olayların sebep-sonuç ilişkisini kurma bakımından da yararlı olacağına inandığım bu çeviriyi yapan Sayın Bolatoğlu ile yayına hazırlayan TASAV yönetici ve çalışanlarına teşekkürlerimi sunarım.


İsmail Faruk AKSU
  TASAV Başkanı

  

Tamamını okuyun...