Giriş
Dünyada enerji arzının büyük kısmı hâlen fosil yakıtlardan sağlanmaktadır. Önümüzdeki 25-30 yıllık süreçte de fosil yakıtların dünya enerji arzındaki önemini koruyacağı genel kabul gören bir husustur. Şu anda dünya birincil enerji talebinin karşılanmasında yaklaşık %80’lik bir paya sahip olan fosil yakıtların (petrol, doğal gaz, kömür, vb.) 2035’te de benzer bir seyir izleyeceği tahmin edilmektedir. Uluslararası Enerji Ajansı’na (IEA) göre bu pay baz senaryoda %80, yeni senaryoda ise %75 olacaktır. ExxonMobil’in senaryosuna göre de küresel enerji arzı içinde fosil yakıtların payı 2040’ta %80 olacaktır. BP’nin senaryosuna göre ise 2030’da bu pay %75-80 arasında gerçekleşecektir.
Gelecek projeksiyonları yapan ciddî pek çok çalışmada genel kabul gören husus, önümüzdeki 20-30 yıllık dönemde fosil yakıtların enerji arzındaki önemini koruyacağı ve toplam arzda en az dörtte üç oranında bir paya sahip olacağıdır. Bu süreçte petrolün payının düşeceği, kömürün payının biraz ve doğal gazın payının ise görece daha fazla artacağı öngörülmektedir. Kömürdeki artışın özellikle gelişmekte olan ülkelerin hızla artan taleplerinden kaynaklanması beklenmektedir. Ayrıca petrol ve doğal gazdaki artışların önemli bölümünün konvansiyonel olmayan kaynaklardan sağlanacağı tahmin edilmektedir.
Enerji projeksiyonları fosil yakıtların daha uzun süre kullanımda olacağı hususunda geniş bir mutabakat içerirken, bu arzın hangi coğrafyalardan ve hangi kaynaklarla sağlanacağı konusunda farklılaşmalara rastlanmaktadır. Bu farklılaşma bir dereceye kadar normal olmakla birlikte, bir hayli değişik senaryonun eşzamanlı zikredilmesinin en önemli sebebi, Kuzey Amerika coğrafyasında (ABD, Kanada ve Meksika) son beş-altı yıldır yaşanan gelişmelerdir. Bu dönemde Kuzey Amerika coğrafyası, dünya petrol ve doğal gaz üretiminin en fazla büyüdüğü bölge olmuştur. Bu gelişmenin gerisinde, daha önceden de bilinen derin deniz petrolü gibi konvansiyonel kaynakların yanısıra, üretime dâhil edilen yeni kaynaklar da yer almaktadır. Söz konusu yeni kaynakların etkisi, kimilerince “kaya gazı devrimi”, kimilerince “konvansiyonel olmayan petrol ve gazdaki devrim” olarak adlandırılmaktadır. Gelişmelerin seyrinin nasıl olacağı tartışılmakla birlikte, mevcut durumun hem dünyadaki enerji dengelerini, hem ABD’nin Ortadoğu ve dünyanın diğer yerlerine olan bakışını değiştirdiği sıkça ifade edilmektedir.
Gelişmelerin boyutu, dünyadaki etkileri ve olası sonuçları değerlendirilmeden önce, konvansiyonel olmayan petrol ve gazın ne olduğunun kısaca anlatılması, okuyucunun konuya daha fazla âşinalık kesbetmesi açısından faydalı olabilecektir.