ÖZET
2010 yılındaki Anayasa değişiklikleri ile HSYK’nın oluşumunda esaslı değişiklikler yapılmıştır. Ne yazık ki yapılan değişiklikler, 1982 Anayasası’nın kabulünden bugüne yapılagelen eleştirileri sonlandıramamıştır. Bu tartışmaları sonlandıracak şekilde düzenlemeler yapılması imkânı varken bundan imtina edilmiştir. Yenilenen anayasanın uzun ömürlü olabilmesi ve mevcut Anayasa gibi sürekli olarak değiştirilme ihtiyacının duyulmaması için, tartışmalı konuları gündemden düşürecek ve milletimizin büyük bir çoğunluğu tarafından üzerinde uzlaşılacak bir toplumsal sözleşme metni vücuda getirmek gerekmektedir. Bu çalışmada, söz konusu amaca hizmet etmek amacıyla, yargı üst kurullarının oluşumu, kurumsal yapısı, karşılaştırmalı hukukta nasıl düzenlendiği ve mevcut durumuyla ilgili eleştiriler incelenmiş, yargı üst kurullarının yeni anayasal düzenlemeler içerisinde nasıl olması gerektiği konusunda görüşler ortaya konulmuştur.
GİRİŞ
Bir ülkenin hukuk devleti olduğundan bahsedilebilmesi için, o ülkede bağımsız bir yargı teşkilâtının varlığının tartışmasız olarak kabul edilmesi gerekir. Bağımsız yargı teşkilâtı ise, yargıçların bağımsızlıkları ile meslekî geleceklerinin (mesleğe alma, atama, tayin, terfi, disiplin) ve özlük haklarının, yasama ve özellikle yürütme organının baskı ve müdahalelerine göre şekillenmemesi ve yargıçların kendilerini güvencede hissetmelerinin sağlanması ile gerçekleşir. Bağımsız yargı, vatandaşların yasama ve yürütme organları karşısında en önemli teminatıdır. Bu teminat sayesinde hukuk devleti varlık bulur.
Bugün çoğulcu demokrasinin hüküm sürdüğü ülkelerde, yargıçların bağımsızlığını ve özlük haklarını korumak için hukuk devletinin bir gereği olarak yasama ve yürütme organlarından bağımsız kurulların oluşturulduğu görülmektedir. İlk kez 19. yüzyılda Fransa’da karşımıza çıkan bu tür kurullar, günümüzde birçok ülkede görülmektedir. “Avrupa Hukuk Yoluyla Demokrasi Komisyonu”, bilinen adıyla “Venedik Komisyonu”nun hazırlamış olduğu “Yargı Sisteminin Bağımsızlığı Bölüm I: Hâkimlerin Bağımsızlığı” adlı raporda, Yargı Üst Kurulları’nın gerekliliği ve önemi hakkında şöyle denilmektedir: “Hâkimlerin mesleğe kabulü ve kariyerleri konusunda bağımsız bir yargı konseyinin belirleyici bir etkiye sahip olması, yargı bağımsızlığını teminat altına almak için uygun bir usuldür. [Komisyon] Henüz böyle bağımsız kurullara sahip olmayan ülkelere bağımsız bir yargı konseyi veya benzer bir organ teşkili seçeneğini değerlendirmelerini tavsiye etmektedir.”
Ülkemizde Yargı Üst Kurulları ilk defa 1961 Anayasası ile kurulmuştur. Mezkûr Anayasa’nın 143’üncü maddesi ile hâkimlerin bütün özlük işlerinde yetkili olmak üzere “Yüksek Hâkimler Kurulu” oluşturulmuştur. Söz konusu Anayasa’nın 137’nci maddesinde 1971 yılında yapılan değişiklikle de, “Yüksek Savcılar Kurulu” kurulmuştur. 1961 Anayasası’ndan bu yana birçok değişikliğe uğramış olan Yargı Üst Kurulları, 1982 Anayasası ile “Hâkimler ve Savcılar Üst Kurulu” (HSYK) adını almıştır. En son 12.10.2010’da yapılan kapsamlı değişikliklere rağmen, bu kurum gerek yurt içinde gerekse yurt dışında tartışılmaya ve eleştirilmeye devam etmektedir.
Şu an ülkemizde yeni anayasa çalışmaları başlatılmış durumdadır. Bu çerçevede, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) grubu bulunan dört siyasî partinin katılımıyla yeni bir anayasa yapmak üzere “Anayasa Uzlaşma Komisyonu” kurulmuştur. Yeni yapılacak olan anayasanın uzun ömürlü olabilmesi ve mevcut 1982 Anayasası gibi sürekli olarak değiştirilme ihtiyacı duyulmaması (yürürlüğe girdiğinden beri ortalama 21 ayda bir, toplamda 17 kere değişmiştir) için, tartışmalı konuları gündemden düşürecek ve milletimizin büyük bir çoğunluğu tarafından üzerinde anlaşılacak bir toplumsal sözleşme metni vücuda getirmek gerekmektedir. Bu çalışmada, söz konusu amaca hizmet etmek için, Yargı Üst Kurulları’nın oluşumu, kurumsal yapısı, karşılaştırmalı hukukta nasıl düzenlendiği ve mevcut durumuyla ilgili eleştiriler incelenecek, Yargı Üst Kurulları’nın nasıl olması gerektiği konusunda görüşler ortaya konulacaktır.