2009 yılında önce Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, ardından da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarıyla kamuoyuna resmen ilân edilmiş olan “Kürt açılımı” projesinde 2013 yılına girilirken önemli değişiklikler yaşanacağı beklentisi ortaya çıkmıştır. Zira, Başbakan’ın siyasî danışmanlığını yürüten Yalçın Akdoğan, 31 Aralık 2012’de verdiği bir röportajda, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın İmralı’da Abdullah Öcalan ile görüştüğünü ve yeni bir sürecin başlattığını duyurmuştur.
2012 sonuna kadarki süreçte terörist başı Öcalan’ı muhatap kabul etmediğini, onunla asla görüşmeyeceğini, terör örgütü PKK ile müzakere etmenin kesinlikle mümkün olmadığını defaâtle dile getiren hükûmetin, 2013’e tüm bu söylemleri görmezden gelen yeni bir stratejiyle girdiği görülmektedir. Akdoğan’ın açıklamaları, “açılım süreci”nde âdeta bir dönüm noktası olarak algılanmış ve basın tarafından da kamuoyuna bu şekilde yansıtılmıştır. Bu noktada, 2009’dan beri işlemekte olan “süreç”in geldiği son noktayı değerlendirmek gereği hâsıl olmuştur.
Sürece ilişkin altı çizilmesi gereken ilk husus, Başbakan Erdoğan’ın “Kürt sorununun çözümüne yönelik kapsamlı bir çalışma başlattıklarını” açıkladığı 23 Temmuz 2009 tarihinin, Abdullah Öcalan’ın “dört aşamalı bir çözüm planı” açıklayacağı haberlerinin basına yansımasının hemen bir hafta sonrasına denk gelmesidir. Bu durum, hükûmetin o tarihte duyurduğu çalışmaların, terörist başı Öcalan’dan tamamen bağımsız düşünülemeyeceği fikrini güçlendirmektedir. Nitekim, 2012'nin son gününe gelindiğinde, o tarihe kadar yürütülen “açılım çalışmalarının” başarısız olduğunu zımnen kabul eden hükümet yetkilileri yeni sürecin merkezine terörist başını almaya karar vermişlerdir.