SUNUŞ
Türk siyasi hayatında MHP oluşumunu analiz eden yazıları bir araya getirdiğimiz bu sayıda; yazarlarımız, konunun farklı taraflarını kendi bakış açılarından değerlendiriyor. Yazılarda genellikle Türk milliyetçiliği idealinin ve onu temsil eden MHP’nin kuruluş aşamasından günümüze uzanan süreçte aldığı yol ve bu partinin öncülüğünü yaptığı siyasi hareketin toplumsal yapı ve fikir akımları içindeki konumu ele alınıyor. MHP ve Türk milliyetçiliğinin siyasi mücadelesiyle ilgili sağlıklı ve doyurucu bilgiler ve bakış açısı kazandıracağına inandığımız yazılarda şu konular işleniyor:
Şükrü Alnıaçık, Türk siyasi hayatında MHP’nin konumunu tahlil ederken, bu partinin; İstiklal Savaşında halka rehberlik eden, Cumhuriyeti kuran Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin mücadele ruhuna, fikir ve prensiplerine nasıl ve hangi gerekçelerle sahip çıktığını ortaya koyuyor.
Prof. Dr. Özcan Yeniçeri, “Türk Milliyetçiliği, MHP ve Diğerleri” başlıklı yazısında, MHP’nin Türk milliyetçiliğine yüklediği anlam üzerinde durarak başta elitist milliyetçilik anlayışı ve devletçi model olmak üzere, önemli bazı kavramlara açıklık getiriyor.
Prof. Dr. Vahit Türk, 12 Eylül Askerî Darbesinin ardından dönemin yöneticilerinin emriyle MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası için yazılan iddianameyi analiz ettiği yazısında, Ülkücü Harekete karşı ön yargılarla dolu ifadelerden sırıtan, Türk milliyetçiliği fikrini hukukun üstünlüğünü ve insani değerleri çiğneyerek mahkûm etmek isteyen zihniyet perişanlığının ardında yatan sebepler üzerinde duruyor.
İkbal Vurucu, gerek medyada gerekse kamuoyunda MHP’nin siyasi varlığından rahatsız olan AKP’nin medya ve siyaset platformunda arkasına aldığı yeni seçkinci elit vasıtasıyla bu parti hakkında kamuoyunda negatif algı yaratma çabaları ve uyguladığı stratejileri ele alıyor.
Gökçer Öğünç, “Üzerinde Güneş Batmayan Hareket” başlığıyla kaleme aldığı yazısında, MHP’nin 12 Eylül Darbesiyle çetin bir sınavdan geçtiği, fikrî ve idari kadrosu cezaevlerine doldurulduğu ve kapısına kilit vurulduğu hâlde kendisini var eden Türk milliyetçiliği ülküsü sayesinde eskisinden daha büyük bir azimle yeniden toparlanışını anlatıyor.
Feridun Yıldız, Türk milliyetçiliği fikrinin MHP nezdinde “Dokuz Işık” adıyla doktrin hâline gelişini kronolojik anlatım yöntemini kullanarak sunuyor.
Ömer Çağrı Özdemir, kimi entelektüellerimizi Cemil Meriç’in deyimiyle itibarları menşelerinden gelen Avrupalı izm’lerin temsilcisi olarak mütalaa ettiği yazısında, MHP’ye ruh ve vücut veren aydın kitlesinin fikir ve ilham kaynağını, onlara yeni neslin pek aşina olmadığı bir tabiri, “münevver”i yakıştırarak açıklıyor.
Arif Yalçın, “Toplumcu MHP” başlığını attığı yazısında, Türk milliyetçilerinin zamanın değirmeninde öğütülüp kurumaya terk edilen en değerli fikir tohumlarından birine, “toplumculuk ilkesine”, onu yeniden çimlendirmek istercesine su veriyor.
Farabi ve Yusuf Has Hacip örneklerinden yola çıkarak Türklerde devlet yönetme ve devlet olma bilgisinin teşekkülüne ayırdığı çalışmasında Prof. Dr. Pakize Erciş Aytaç, MHP’nin misyonu ve felsefesine su veren kültürel pınarların kaynağına iniyor.
A. Yağmur Tunalı, “Milliyetçiler Kullanılabilir mi ? sorusuna cevap aradığı yazısında, buna verilecek “evet” cevabının, 12 Eylül Darbesi öncesinde kullanıldığı iddialarına muhatap olan Ülkücülerin şer güçler karşısında verdikleri şerefli mücadeleyi değersizleştirmek ve itibarsızlaştırmak manasına geleceğini zarif bir üslupla anlatıyor.
Mustafa Öztürk, “Halk İçin Halkla Beraber İktidara Yürümek” başlığıyla satırlara aktardığı düşüncelerinde, MHP’nin halkçılık ilkesini hangi perspektifle
hayata geçirmeye çalıştığını izah ediyor.
İsmail Kandemir, MHP’nin savunageldiği Türk milliyetçiliği ülküsünün siyasi tarihimizde kaydettiği istikrarlı süreç üzerinde duruyor.
Söz konusu yazılar, MHP’nin politika ve fikir hayatımıza girmesinden bu yana Türk toplumunun dinamik bir unsuru olarak belirleyici rol oynadığı, Türkiye’de dün ve bugün icra ettiği fonksiyonu yarın da tutarlı bir şekilde yerine getirmeye devam edeceği gerçeğini ortaya çıkarıyor. Zaten liderlik bayrağını merhum Alparslan Türkeş’ten sonra devralan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de bu hakikati her zeminde dile getiriyor. Ön sözümüzü, MHP lideri Bahçeli’nin 40. yıl münasebetiyle 2009 yılı Şubatında yayımladığı mesajda partisinin Türk siyasi hayatındaki yerini ve önemini vurgulayan cümleleriyle tamamlıyoruz:
“Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisinin 8-9 Şubat 1969 tarihinde yapılan Kongresi; bugün artık Türkiye siyasetinde sağlam bir zemin bularak derinlere kök salmış olan Milliyetçi Hareket Partisinin doğuşunu müjdeleyen çok önemli bir dönüm noktasıdır. Bu tarihten itibaren, yürekleri vatan ve millet için çarpan milliyetçiler, siyasal temsil yönünden aradıkları kimliği, kurumu ve kucaklamak istedikleri gönülleri “üç hilal”in etrafında bulmuşlardır. Partimizin siyaseten tutunması elbette kolay gerçekleşmemiş; millet sevgisinden başka sevdası ve sermayesi olmayan fedakâr kadroların yıllarca ve en ağır şartlar altında verdikleri muhteşem bir şerefli mücadelenin adım adım ulaşılan neticesi olmuştur. İlk yıllarında, kurucusu ve lideri merhum Alparslan Türkeş Bey ve dava arkadaşlarının eseri olan milliyetçi-Ülkücü gençliğin Türkiye’miz için duydukları millî kaygıları, apartman dairelerinde, düğün salonlarında, yurt odalarında buluşarak paylaştıkları heyecanlı ve uzun sohbetlerden, sabırla ve inançla sürdürülen çözüm arayışlardan bugünkü seviyelere iftiharla ulaşılmıştır. Milliyetçi Hareket Partisinin kararlı, onurlu ve ilkeli yolculuğunda, bugün inkâr edilemeyecek bir siyasal güç hâline gelmiş olması, bu kırk yıl içerisinde harekete gönül vermiş, omuz vermiş, emek vermiş ve elbette ki öncelikle can vererek şehit olmuş aziz kahramanların eseridir. Yıllar önce yalnızca bir ilden ve sadece bir milletvekilinden başlayan zorlu siyasallaşma süreci bugün ne mutlu ki, Türkiye’nin tamamını kapsayan bir derinliğe ulaşmış, parlamentoda ise ciddi ve kalıcı bir temsile kadar yükselmiştir. Elde ettiğimiz bu birikim, tecrübe ve kazanım artık partimizi, ülkemiz ve milletimiz için duyduğumuz sevgiyi ve heyecanı ancak tek başına iktidarla gerçekleşecek bir siyasal hedefe kilitlemiştir. Bu hedefe ulaşmak; öncelikle kurucu dava büyüklerimize olan gönül borcumuz; sonra aziz milletimize layık olduğu refah ve huzuru, kutlu devletimize ise ihtiyacı olan gerçek bağımsızlık ve liderliği sağlamak için vazgeçilmez inancımızdır. Tarihin hep haklı çıkardığı siyasi vizyonumuzu rehber aldığımızda, bugün beka düzeyinde vahim bir süreçten geçen ülkemiziyaşadığı buhrandan bir an önce çıkartabilmek görevi de ruhu ve benliği Türkiye sevdası ile yanan Milliyetçi Harekete düşmektedir.”
İÇİNDEKİLER
- Türk Siyasi Hayatında MHP // Şükrü ALNIAÇIK
- Türk Milliyetçiliği, MHP ve Diğerleri // Prof. Dr. Özcan YENİÇERİ
- İddianameden Hareketle 12 Eylül 1980 MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası // Prof. Dr. Vahit TÜRK
- Medya ve Söylem Kıskacında Türk Milliyetçiliği ve MHP // İkbal VURUCU
- Üzerinde Güneş Batmayan Hareket: MHP // Gökçer OĞÜNÇ
- Türk Milliyetçiliğinin MHP Versiyonu: Dokuz Işık Doktrini // Feridun YILDIZ
- Münevverler Hareketi: MHP // Ömer Çağrı ÖZDEMİR
- Toplumcu MHP // Arif YALÇIN
- Devlet Yönetme ve Devlet Olma Bilgisi (Farabi ve Yusuf Has Hacip Örneği Üzerine Bir Deneme) // Prof. Dr. Pakize Erciş AYTAÇ
- Milliyetçiler Kullanılabilir mi? // A.Yağmur TUNALI
- Halk İçin Halkla Beraber İktidara Yürümek // Mustafa ÖZTÜRK