Muhterem divan üyeleri, Sayın Milletvekilleri, Sayın il ve ilçe başkanları,
Çeşitli üniversitelerden, kurum ve kuruluşlardan panelimize teşrif eden; çok değerli bilim insanları, araştırmacı ve uzmanlar,
TASAV’ın saygıdeğer kurucuları ve yöneticileri,
Ülkü Ocaklarının, Kadın Hareketi Derneğinin ve diğer sivil toplum kuruluşlarının kıymetli temsilcileri,
Sevgili öğrenciler,
Değerli basın mensupları,
Başbuğ Alparslan Türkeş’in yolundan giden, O’nun emanetlerini bir bayrak gibi taşıyan, fikri mirasını yaşatan, Türk milliyetçiliği davasına gönül vermiş muhterem misafirler,
TASAV olarak düzenlemiş olduğumuz “Doğumunun 100. Yıldönümünde Lider Türkiye İçin Alparslan Türkeş Vizyonu” başlıklı panelimize hoş geldiniz.
Alparslan Türkeş’i yâd edeceğimiz, eserlerini konuşacağımız bu günde, bizimle birlikte olduğunuz için sizlere teşekkür ediyorum.
2017, Kerkük’ten Gence’ye, Batı Trakya’dan Bahçesaray’a, Halep’ten Almatı’ya, Kaşgar’dan Tebriz’e tüm Türk Dünyasında, Türk milliyetçiliğine gönül vermiş olanların Başbuğu, merhum Türkeş’in doğumunun 100. yıldönümünün idrâk edildiği yıldır.
Taraflı tarafsız herkes hemfikirdir ki, merhum Alparslan Türkeş ne sıradan bir siyasetçi, ne sıradan bir asker ne de sıradan bir devlet adamıydı.
Alparslan Türkeş, Türk milliyetçiliği fikrini geniş kitlelere ulaştıran, onu bir siyasî proje hâline getirip yurdun dört köşesine, hatta sınırların ötesine yayan büyük bir fikir ve dava adamıydı.
Merhum Türkeş, kutlu bir davanın yılmaz, yıkılmaz savunucusu ve büyük bir siyasî hareketin kurucusu olarak gönüllere taht kuran, Mustafa Kemal Atatürk’ün işaret ettiği şekilde ufkun ötesine bakan vizyoner bir liderdi.
Anıtmezar’ındaki bir anma programında Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin ifade ettiği gibi, “O’nun mücadeleci kişiliği, yılmayan ve vazgeçmeyen mizacı, kötümserliğe set çeken karakteri, kendisini ülkücülerin Başbuğu yapmıştır.”
Saygıdeğer Konuklar,
Şüphesiz ki O, ömrünü Türklük davasına adamış bir lider, dünyayı müdrik bir devlet adamı ve Başbuğ olarak ülkücülerin gönlünde hiçbir zaman unutulmayacak bir yere sahiptir.
Türk milliyetçiliğinin tek temsilcisi olan Milliyetçi Hareket’in kurucusu, Türk-İslâm düşüncesinin bilge lideri Alparslan Türkeş’in düşünceleri; her okunduğunda, Türk milletinin irfanında kökleşen yönüyle güncelliğini her daim korumakta ve bir meşale gibi yolumuzu aydınlatmaktadır.
Merhum Türkeş, “Türk milletinin büyük ve şanlı mazisine lâyık bir istikbâl meydana getirme davası” olarak ifade ettiği Türk Milliyetçiliği davasını, “Türklük gurur ve şuuru ile İslâm ahlâk ve faziletini” bir potada eriten bir manevî temele dayandırmıştır.
Maddî kalkınmanın ancak böyle bir manevî temel üzerine inşa edilmesi hâlinde bir anlam ifade edeceğini, milliyetsiz bir yükselmenin ve ahlâksız bir kalkınmanın mümkün olamayacağını ifade etmiştir.
Türkiye’nin dünyada yaşanan önemli gelişmeleri ıskalamasından dolayı çeşitli zorluklarla karşılaştığını belirten Türkeş, tüm engelleri aşmaya yönelik bir perspektif olan “çağlar üzerinden sıçrama” vizyonunu ortaya koymuştur.
“Hedefimiz vasıtayı tayin edecektir” derken de bu vizyonu gerçekleştirebilmek için, demokratik meşruiyet içinde kalmak kaydıyla, çağın gerektirdiği tüm siyasî, hukukî, sosyal ve ekonomik araçlardan yararlanılabileceğine dikkat çekmiştir.
Merhum Türkeş, Türk milletinin varlığını korumayı ve onu yüceltmeyi dünya görüşünün merkezine yerleştirmiş; Türk milletini yüceltecek gücün ise “Türk Milliyetçiliği” olduğunu vurgulamıştır.
Onun yıkılmaz iradesi işkencelere, zindanlara, hakâret ve kirli oyunlara rağmen sarsılmamış, Türk milliyetçiliğinin azim ve kararlılığının sembolü haline gelmiştir. Türkeş’in şahsında tecessüm eden bu irade, dalga dalga yayılmış, ayağa kalkma cehdinin nişânesi olarak, milyonlarca insanın aklına ve kalbine nakşolmuştur.
Büyük bir mücadele, engin bir gönül ve ülkü insanı olan Türkeş, hayatını mukaddes bir davaya adamış, bütün enerjisini Türk-İslâm ülküsünün başarısına vakfetmiş, sağduyunun gür sesi ve demokrasinin yılmaz bir neferi olmuştur.
Her insanımıza muhabbet duyan bir vicdana sahip olan Türkeş, Milliyetçi Hareket’in dünya görüşünün temeline “insan sevgisi”ni koymuştur.
Milletimizin her ferdini aziz bilmiş, “gerçek milliyetçiliğin, milleti meydana getiren her insanı hiçbir ayrım yapmaksızın aynı derecede sevmek” olduğunu savunmuş, takipçilerine de bu anlayışı benimseterek millî birlik ve beraberliğimizin temelini kuvvetlendirmiştir.
Başbuğ, “Ben Türk milletini sokaklarda ıspanak fiyatına satılan demokrasiye; rüşvet ve hileyle çiğnenen, çiğnetilen hukuk düzenine; ahlâktan mahrum bir hürriyete; tefeciliğe ve karaborsaya yer veren bir iktisadî yapıya değil; Türklük gurur ve şuuruna, İslâm ahlâk ve faziletine, yoksullukla savaşa, adâlette yarışa, birliğe, kardeşliğe, kısacası Hak yolu, hakikât yolu, Allah yoluna çağırıyorum” seslenişi ile, Türk milliyetçiliği perspektifinden geliştirdiği siyaset ve yönetim anlayışını dünyaya ilân etmiştir.
Temel hakların çiğnendiği ve müesseselerin işlemez hâle getirildiği bir düzende, adâletin tecellisinin mümkün olmayacağına ve “mülkün temelden sarsılacağına” işaret ederek herkesi “adâlette yarışa” çağırmıştır.
Haklı bir davaya, rasyonel hedeflere ve geniş bir ufka sahip olan Türkeş’in yaktığı ışık, bu çağrıya kulak veren Ülkücüler sayesinde elden ele dolaşarak Türkiye’yi aydınlatmıştır.
Millî ve manevî değerlerini özümsemiş ve çağdaş gelişmeleri müdrik bir gençliğin güçlü Türkiye’nin inşasının ön şartı olduğuna işaret eden Başbuğ, Türk gençliğinin yüksek ülkü ve ideallerle yetişmesini sağlamak amacıyla Ülkü Ocakları’nı kurmuştur.
Yetiştirdiği milliyetçi ülkücü gençlik; bugün bilimde ve teknolojide, akademide ve bürokraside, ekonomide, siyasette, sporda ve sanatta toplumun her kesiminde ve vatanımızın her köşesinde Başbuğun; devlet, millet ve medeniyet tasavvuru doğrultusunda Türk devleti ve Türk milletini istiklâl içinde istikbâle taşımak için var gücüyle çalışmaktadır.
Türkeş’in yüksek ülküleri, “önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben” anlayışında olan ve “dünyaya Türkçe bakabilen” Milliyetçi Hareket Partisi ve Ülkü Ocakları mensupları tarafından, bıraktığı emanetlere halel getirilmesine asla izin verilmeden, Türk milleti ve Türk devleti var olduğu sürece yaşatılacaktır.
Milliyetçi-Ülkücü Hareket, onun vefâtının ardından günden güne büyümüş, ihanet odaklarına karşı Türk devletinin bekâsı ve Türk milletinin refahı için çalışan ehil ve tertemiz ellerde, samimî ve davaya sâdık yüreklerde daha da yücelmiştir.
Bugün gelişen olaylar karşısında “acaba Başbuğ ne yapardı?” diyenlerin, Türkeş’in yolunu arayanların ve O’nun yolundan gitmek isteyenlerin takip etmesi gereken tek kurum, hiç tereddütsüz Başbuğ’un emaneti olan, Devlet Bahçeli liderliğindeki Milliyetçi Hareket Partisi olmalıdır.
Muhterem Konuklar,
TASAV olarak, doğumunun 100. yıl dönümünde Alparslan Türkeş’in Türkiye’yi milletler camiasında güçlü ve sözü dinlenir bir ülke yapmaya dönük vizyonunu bir kez daha kamuoyunun dikkatine sunmayı bir sorumluluk telakki ettik.
Dünyadaki ve ülkemizdeki gelişmeleri tarihî ve kültürel bir derinlik içinde inceleyerek millî menfaâtler çerçevesinde stratejik öngörülerde bulunan ve bunları her fırsatta kamuoyu ile paylaşarak toplumda farkındalık oluşturan TASAV, Alparslan Türkeş’in kutlu misyonu ve Türkiye’yi kudretli bir devlet hâline getirme ülküsü doğrultusundaki hedeflerini, bugünün sorun ve kavramlarıyla gelecek nesillere anlatabilmeyi amaçlamıştır.
Bu kapsamda panelimizle aynı adı taşıyan “Doğumunun 100. Yıl Dönümünde Lider Türkiye İçin Alparslan Türkeş Vizyonu” başlıklı bir kitap hazırladık.
Bu eserde; Alparslan Türkeş’in Türk milletini yüceltme ve Türkiye’yi güçlü kılma vizyonunu esas alarak, O’nun muhtelif konulardaki görüşlerini, tespitlerini, tenkitlerini ve önerilerini ortaya koymayı hedefledik.
Şüphesiz Alparslan Türkeş’in mücadele dolu 80 yıllık hayatı, insanlık âlemi ve dünya siyasetine dair derinlikli düşünceleri, kendisine ilişkin yapılacak çalışmaların şümulünü de hayli genişletmektedir.
Bununla birlikte çalışmada; merhum Türkeş’in liderlik özellikleri, ekonomik, sosyal ve siyasî alandaki fikirleri, dünyaya bakışı, eğitim, hukuk, adâlet ve demokrasi anlayışı, dış politikaya ve Türk dünyasına yönelik yaklaşımı, siyaset sahnesinde efsaneleşmiş mücadelesi ve günümüzdeki sorunlara çare olabilecek çözüm önerileriyle somutlaşan vizyoner kişiliği tahlil edilmekte; böylelikle Başbuğ’un Türkiye’nin önünü açacak fikirleri bir kez daha Türk kamuoyu ile paylaşılmaktadır.
Panelimizde de kitabımızda olduğu gibi Türkeş’in görüşleri üzerinden bugünün meselelerine bakılabilmesi, gelişmelerin kavranabilmesi ve çağın dinamiklerine ve sorunlarına Türk Milliyetçiliği perspektifinden çözüm önerileri getirilmesi amaçlanmaktadır.
Sayın Doç. Dr. Yalçın Sarıkaya ile birlikte derlediğimiz, editörlüğünü Sayın Konur Alp Koçak’ın yaptığı kitaba, başta Sayın Dr. Devlet Bahçeli olmak üzere şu saygıdeğer bilim insanları yazılarıyla katkı vermiştir.
Prof. Dr. Edip Semih Yalçın
Prof. Dr. Temel Çalık
Prof. Dr. Selçuk Duman
Prof. Dr. Hilmi Demir
Prof. Dr. Kamil Aydın
Prof. Dr. Murat Çetinkaya
Prof. Dr. Hanifi Macit
Doç. Dr. Mehmet Günal
Doç. Dr. Celal Taşdoğan
Doç. Dr. Yalçın Sarıkaya
Doç. Dr. Yasin Şehitoğlu
Doç. Dr. Alpay Günal
Yrd. Doç. Dr. Ali Güler
Yrd. Doç. Dr. Halit Yıldırım
Yrd. Doç. Dr. Hasan Eşici
Dr. Mahmut Çitil
Mehmet Parsak, Nevin Taşlıçay, Aykuthan Ulusoy, Fevzi Gözüyeşil ve Derviş Koç.
Huzurunuzda kendilerine şükranlarımı sunuyorum. TASAV mensupları başta olmak üzere kitabımızın hazırlanmasında ve basımında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Değerli Konuklar,
İnanıyorum ki panelimiz alanlarında temayüz etmiş çok saygın bilim insanlarının katkılarıyla maksadına ulaşacaktır.
Bu vesileyle bizleri yalnız bırakmayan ve Alparslan Türkeş’in kitaplara sığmayan engin birikimini kısa zamanda bizlere veciz bir şekilde takdim edeceğine inandığımız saygıdeğer hocalarımıza teşekkür ediyorum.
Panelimizin ve kitabımızın yararlı olmasını diliyor, bütün bu mütevazı çalışmaları Başbuğumuzun aziz hatırasına ithaf ediyorum. Bu vesileyle, doğumunun 100. yılında merhum Alparslan Türkeş’i bir kez daha rahmet, minnet ve özlemle anıyorum.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, milli mücadele kahramanlarına ve tüm şehitlerimize de Cenab-ı Hak’tan rahmet niyaz ediyorum. Ruhları şâd, mekânları cennet olsun.
İlginiz için teşekkür ediyor, siz değerli katılımcıları saygıyla selamlıyorum.