Bundan tam 76 yıl önce, Kırım’ın aslî sahipleri olan Kırım Türkleri, anavatanlarından zorla koparılmış ve çok ağır şartlar altında sürgün edilmiş, uzun süre boyunca da yurtlarına geri dönmeleri zalim Sovyet yönetimleri tarafından engellenmiştir.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya’nın işgal ettiği Kırım’ı, 10 Nisan 1944’te yeniden ele geçiren Kızıl Ordu, masum ve savunmasız Kırım Türklerine yönelik mezalime başlamıştır. Bununla yetinmeyen Stalin, 11 Mayıs 1944’te, “vatan hainliği, Sovyet halkını imha etmeye yönelik girişim ve Nazi işgalcileriyle işbirliği” gibi asılsız gerekçeler öne sürerek Kırım Türklerinin anavatanlarından sürülmesini emreden bir karar almıştır. 18 Mayıs’ta bu sürgün kararının uygulanmasıyla insanlık tarihinin en acı olaylarından birisi vuku bulmuştur.
18-19-20 Mayıs 1944’te, her eve eşyalarını toplamak için 15-20 dakika gibi kısa bir süre tanınmış, Kırım halkı kamyonlarla tren istasyonuna taşınmıştır. 400 binden fazla Kırım Türkü, 70 trenle ve 2-3 hafta süren yolculukla Özbekistan başta olmak üzere Urallar’a ve Sibirya’ya sürgün edilmiştir. Susuzluk, açlık, hastalık, olumsuz hava şartları gibi sebeplerle en az 150 bin insan bu sürgünde hayatını kaybetmiştir. Sürgün yerlerinde asgarî yaşam ve barınma imkânları olmayan Kırım Türkleri, vatanlarından uzaklaşmış olmanın verdiği acı ve hasretle vatan davasına tutunmuşlardır.
Sürgün işleminin bitmesinin ardından Sovyet Rusya’da kutlamalar yapılmış; Kırım Türklerine ait geride kalan taşınmazlara el konularak, canlı hayvanlar ve değerli eşyalar yağmalanarak, mezarlıklar harap edilerek Türklere ait izler silinmeye çalışılmıştır.
Büyük sürgünden bugüne 76 yıl geçmesine rağmen Kırım Türklerinin maddî ve manevî kayıpları tazmin edilmemiş, yaraları kapatılmamıştır. Kırım Türklüğü, millî kimlik ve bekasını ilelebet yaşatma uğruna her türlü baskı ve zulme göğüs germiş, Türklüğünden ödün vermemiş ve namus saydığı bayrağı ve vatanından asla vazgeçmemiştir. Böylece kimliğini, inançlarını ve tarihî mevcudiyetini korumayı başarmıştır.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin dağılması sonrasında, Ukrayna’ya bağlı olacak şekilde Kırım Özerk Cumhuriyeti’nin ilan edilmesi ile birlikte, Kırım’dan koparılan Türklerin anavatanlarına dönüş süreci başlayabilmiştir. Ancak, bu olumlu gelişme de maalesef ki çok uzun sürmemiş, Rusya Federasyonu’nun 2014’te Kırım’a yönelik girişimleri bir kez daha Kırım Türklüğünü hedef almıştır. Kırım, Rusya tarafından bir oldubitti ile fiilen işgal edilmiş; türlü oyunlarla ve uydurma bir referandumla hukuka aykırı bir şekilde ilhak edilmiştir.
Kırım Türklüğü üzerindeki baskı ve yıldırma politikalarının hâlen devam ettiği günümüzde, İsmail Gaspıralı ve Cengiz Dağcı’nın ateşi ve ruhuyla harman olan Kırım Türklüğü, baskı ve zulüm karşısında vatan ve özgürlük için mücadelelerini sürdürmeye devam etmektedir.
Kırım Türklerine yönelik uygulanan sürgün ve katliamın 76. yıldönümü münasebetiyle, Türk Akademisi Siyasi Sosyal Stratejik Araştırmalar Vakfı (TASAV) olarak, bu menfur hadiseyi bir kez daha nefretle kınıyor, tüm Türk dünyasında emperyalistlerin zulmüne uğrayan soydaşlarımızı ve ecdadımızı hürmetle ve rahmetle yâd ediyoruz.